Uyvar Kuşatması

Uyvar kalesi
Uyvar Kuşatması
   Sultan İbrahim'den sonra 1648 yılında tahta çıkan Dördüncü Mehmet henüz 7 yaşında idi. Saltanatı 45 yıl sürdü. Devleti uzun müddet anne Turhan Sultan idare etti. Sadrazamlığa getirilen Köprülüler sayesinde devlet işleri düzeldi.

   Bu devrin önemli dış olayları arasında Girit Savaşı dolayısıyla Venediklilerle mücadelenin yanında, Eflak ve Erdel isyanlarının bastırılması, Varad, Novigrat ve Uyvar Kalelerinin ve Girit'in Fethi ve İkinci Viyana Kuşatması ve bozgunu yer alır.

   1656'da bütün istekleri kabul edilerek sadrazamlığa getirilen Köprülü Mehmet Paşa, isyanları bastırmış, devlet otoritesini yeniden kurtarmak için hiç kimseye en küçük müsamaha göstermemiş, Ege'yi ablukaya alan Venedik donanmasını Çanakkale Boğazı'ndan püskürterek uzaklaştırmıştı.

   30 Ekim 1661'de vefat eden ihtiyar Köprülü, kendisinden sonra sadrazamlık için oğlu Fazıl Ahmet Paşa'yı tavsiye etmişti. Bu tavsiyeye uyan Dördüncü  Mehmet, Fazıl Ahmet Paşa'yı sadrazam yaptı.

   Fazıl Ahmet Paşa'nın sadrazamlığının ilk yılı dolmadan, Sultan Dördüncü Mehmet (Avcı Mehmet) 1645'ten beri sürüp giden Osmanlı-Venedik Savaşı'nı sona erdirmek için büyük bir sefer yapmaya karar verdi.

   Fakat bu sırada Avusturyalılar Erdel sınırını aşıp bazı kaleleri ele geçirdiler. Ayrıca Kanije yakınındaki Zerinvar Kalesi'ni inşa ederek buraya yığınak yapmaya başladılar. Bu durum karşısında Avusturya tehlikesini yok etmek işine öncelik vermek gerekiyordu. Veziriazam Fazıl Ahmet Paşa'nın da katıldığı savaş meclisinde durum uzun uzun tartışıldı. Sonunda Girit ve Venedik işinin şimdilik bir yana bırakılmasına, Avusturya'ya savaş ilanı edilmesine karar verildi.

   Fazıl Ahmet Paşa, 100 bin kişilik bir ordu ile Edirne'den hareket ederek önce Belgrad'a geldi. Belgrad ve Ösek'te Avusturya elçileriyle yaptığı görüşmede yeni yaptıkları Zerinvar Kalesinin yıkılmasını, Avusturya'nın eskisi gibi yılda 30 bin altın ödemeye devam etmelerini istedi.

   Bu istekler yerine getirilmeyince Fazıl Ahmet Paşa ordusunu harekete geçirdi ve 17 Ağustos'ta Uyvar Kalesi'ne gelerek Uyvar Kuşatması'nı başlattı. Bu sırada Kırım kuvvetleri de gelip Osmanlı ordusuna katıldı. Ayrıca, Eflak ve Boğdan Voyvodaları da bir miktar kuvvet göndermişlerdi.

   Kuşatmanın başladığı gün Fazıl Ahmet Paşa kale kumandanı Forgas'a bir mektup yazarak teslim çağrısında bulundu. Bu mektubunda: 

   "Uyvar'ı yerle bir edecek kadar güçlüyüz, eğer kaleyi kendi rızanızla teslim ederseniz kaledekilerin mal ve canlarına ilişilmeyecektir. Teslim olmazsanız hepiniz kılıçtan geçirileceksiniz... Macarlar padişahın kendilerine ne kadar şefkat etmekte olduğunu bilseler uğrunda evlatlarını bile kurban ederler." diyordu.

   Forgas bu teklifi reddedince ertesi gün kaleye hücumlar başladı. Uyvar Kalesi çok sağlamdı. Onun için kaleyi savunan Macarlar ve Avusturyalılar kendilerine güveniyorlar, cesaretle dövüşüyorlardı.

   Kuşatma ve saldırılar her gün artan bir şiddetle haftalarca sürdü. Fazıl Ahmet Paşa, ne pahasına olursa olsun kalenin alınmasını emretmişti. Göğüs göğse savaşlar birbirini takip ediyor, Türk askerleri kalenin burcuna Türk bayrağını çekmek için birbirleriyle yarış ediyordu.

   Kuşatmanın ve şiddetli savaşların 37.günü, 23 Eylül'de, Avusturyalı kumandan Forgas teslim bayrağını çekti ve vireyi görüşmek istediğini bildirdi. Alınmaz sanılan Uyvar teslim olacaktı.

   Varılan anlaşmaya göre, düşman askerinin serbestçe çıkıp gitmesine izin verilecek, mal ve ağırlıklarını taşımaları için kendilerine bin araba tahsis olunacaktı.

   Avusturyalılar, vire şartları arasına bayrak açıp trampet çalarak girmeyi de koydurmaya kalkınca Fazıl Ahmet Paşa hem kızmış hem de gülmüş ve şöyle demişti:

Fazıl Ahmet Paşa
Fazıl Ahmet Paşa
   "Utanmazsanız öyle yapın, davullarınızı dövün, borularınızı çalın, bayraklarınızı açın..."

   24 Eylül 1633 günü, Uyvar Kuşatması tamamlanmış Uyvar Kalesi'nde Türk bayrakları dalgalanmaktaydı. Budapeşte'nin 80 km kuzeybatısında, Viyana'nın 110 km doğusunda yer alan Uyvar Kalesi, Orta Avrupa'ya açılan en önemli kapıydı. Bu çok sağlam ve çok iyi savunulan kalenin alınması için Türk askerinin gösterdiği azim ve kahramanlık, bütün Avrupa'da hayranlıkla karşılandı. Bu çok güçlü kalenin alınması, büyük heyecan uyandırdı ve bu konuda hiçbir olayda görülmeyecek kadar çok yayın yapıldı. Herhangi bir işte örnek kararlılık, azim ve kahramanlık gösterildiğinde: "Uyvar önünde Türk gibi kuvvetli." denilmesi Avrupa'da bir atasözü, bir deyim olarak yerleşti

Kaynak:Muhteşem Türk Zaferleri/Muammer Yılmaz

Yorum Gönder